Bu blog bir süre daha yazmayacak, yazarsada kesin şifreli olacak, bilgilerinize sunarım efenim.
3 Haziran 2010 Perşembe
15 Mayıs 2009 Cuma
ÖZETLER 2
Bahardan mı acaba bu yaz(a)mama hissiyatı, yoksa düpedüz tembellikten mi yoksa ikisinin karışımı bir durum mu, neyse bir süre idare edeceğiz bu dingin ruhu ama tembelliğe mahal vermeden.
Takribi iki hafta önce bir gece tesadüfen elim enseme çarptı (nasıl çarptı diyeceksiniz şimdi değil mi, kocanız sizi de şakalaşmak adına sanki karşısında kendi ebadında biri varmış gibi oradan oraya fırlatırken yere değil şükür koltuktan koltuğa diyelim) ve elime bir fındık büyüklüğünde beze geldi, ve çok enteresan o andan itibaren de bir ağrıma ve boynumda gerilme hasıl oldu.
Nedense pek takılmadım ve ne sorumsuzluksa bendeki ertesi gün internetten bakayım neymiş bu demek bile aklıma gelmedi, işten çıkıp eve gittim ve kapı çaldı, gelen üst kat komşum ve suratında ağlak bir ifade, hayırdır demeye kalmadan başladı ağlamaya ve anlatmaya 2,5 yaşındaki torununun ensesinde ve kasıklarında beze fark etmiş annesi ve acilen hastane hastane koşturmuşlar, şükür yapılan biyopsi sonucunda korkulacak bir durum olmadığı ortaya çıkmış.
Komşum bunları anlatırken beynimde şimşekler çaktı bir anda, bende de var diyemedim kadına, şok olmasın bide bunun için ama inanın o sohbet nasıl bitti kadın ne zaman evden gitti farkında değilim, nasıl atlarım nasıl araştırmam bunu diye çok kızdım kendime.
Akşam kocam gelince işten hemen anlatıverdim olanları, o da şaşırdı ve benim ihmalkarlığıma kızdı, bu birkaç gün içerisinde tabi boynumda ağrı bayağı rahatsız edici derecede ama bendeki bu hastane fobisi yüzünden sesimi çıkaramadım, ertesi sabah erkenden hastaneye gittik, ben yaramaz çocuk kıvamında kocam sinirli bir ebeveyn kıvamında vardık hastaneye, tanıdık doktoru vardı kocamın, elle muayeneden sonra şükür ki korkulacak bir durumun olmadığını, belki dişlerimdeki bir iltihaptan (ama yok) belki saç derimde çıkan bir sivilceden, belki kulağımdaki bir iltihaptan dolayı vücudumun gösterdiği bir reaksiyon olduğunu söyledi, bir antibiyotik ve ağrı kesici yazdı.
Dün itibariyle antibiyotik bitti, ağrım yok ama sanki arada bir gerilme var, doktor birde bu bezenin uzunca bir süre kaybolmamasından söz etti ve korkmamam gerektiği söyledi, bununla ilgili daha ayrıntılı bilgi için lütfen şuraya bir tık.
Geçen hafta Cuma günü üstümde hem ağırlık (gözünü açamama ve uyku hali) hem de sakarlık söz konusuydu yani öyle böyle değil, yarım bir bardak su üstünüzü ne kadar ıslatabilir sizce, hele ki üstünüzdeki bir kot pantolonsa, su tamda iki bacağınızın ortasına döküldüyse tee dizlerinize ve çamaşırınıza kadar ve görenler tarafından “aaa ne ayıp koca kadın çişini tutamamış” izlenimini verse ardından o sakarlığınızdan ötürü kızgınlığınız had safhadayken yerinizden kalkıp kurulanmaya giderken ayağınız burkulsa, acıdan (valla tarifi mümkün değil yazacak kelime bulamıyorum) yaşlar gözünüzde birikse, utancınızdan ve sinirinizden ağlayamazken içinizden “aptal,aptal,aptal” naraları atarken bulsanız kendinizi ne yaparsınız, valla ben hemen annemi aradım belki size batıl gelecek ama “nolur beni oku üfle anne” dedim yarı ağlamaklı, yarı sinirli, yarı baygın, kadıncağız da bayağı şaşırdı ve üzüldü tabi aaa son cümlesini de koydu ortaya telefonu kapamadan “önüne baksana köpek evlat” (söylemekten asla vazgeçmediği yegane söz).
Bunların dışında yeni teknolocik oyuncaklarım var, ikisi de pilipis marka, bir bu
Aaa unutmadan saçlarımı kestirdim ve boyattım görenlerin çok hoşuna gitti bakalım sizde beğenecek misiniz?
Bu akşam da Yalova’ya gidiyorum hafta sonu kafa dinlemesi ve vücüda bol oksijen enjekte etmek için, kocam ve iki arkadaşım da yarın teşrif edecekler, güzel bir hafta sonu geçirmek tek dileğim ve sizler adına da tabiî ki bu dileğim, görüşmek üzere daha uzun yazılarda inşallah, hoşçakalınız esen kalınız.
27 Mart 2009 Cuma
AY PODLULAR, PIŞT KİME DİYORUM BEN
Yurdumun güzel insanı,
Bak ne diycem sana, sabahları felan hatta tüm gün toplu taşıma araçlarında şu Ay Podunuzun sesini kısık dinleyin rica edicem, ben sizin dinlediğiniz müziği sevsem yada sevmesem bile duymak zorundamıyım, tüm otobüs seni dinlemek zorundamı ayrıca, yazık değilmi kulak zarına bunun yaşlılığı da var değil mi, hadi sağlığını düşünmüyorsun benim akıl sağlığımı düşün bare nolur he nolur?
Bak yurdum insanı bu kadar diyorum sana, adam ol akıllı ol yada şöle diyim insan ol ciğerimi ye. Bu dünya sadece sizin etrafınızda dönmüyor bilesiniz, bilmezseniz hatırlatıverirler söliyim, sonra geç oldu felan dersin ve bilirsinki son pişmanlık fayda etmez. Hoş kendine saygısı olmayanın başkasına hiç olmaz değilmi, ay birden bu yazıyı boşuna yazdığımı farkettim arkadaşlar hay allah neyse bu yazıda kulağa küpe olsunlar arasına girsin bare.
İyi haftasonları hepinize, hoşçakalın, güzel kalın, aman kulağınıza dikkat edin gençsiniz yazık olmasın size.
25 Mart 2009 Çarşamba
ÖHÖ ÖHÖÖÖ ŞİMDİ ÖZETLER EFENİM
Çok oldu yine yazmayalı, uzatmaları oynuyorum ondan mı acaba? (hakem bi düdük çalmana bakar hep ben mi hatırlatıcam yahu)
Bir dolu değişiklikler olmuş bloglarda takip etmiyorum sanılmasın, lakin yorum yazmada problemler yaşıyorum bu durum için kendime ayrıca teessüf ediyorum, kınıyorum.
Ama hepinizi hasretle kucaklıyorum, yeni bloglar okuyorum ve onlarıda listeme ekliyorum, bana göre yeni sizin için eski olan kim ne yazmışsa hemen gösteren şu zımbırtıyı da ekledim fıstık sayesinde, kendisinede ayrıca teşekkürlerimi bildiririyor ve öpüyorum.
Bünyeye ağır gelmesin birden, bu sebeple fazla uzatmadan kaçıyorum, önce kafayı toplamalı ardından uzun uzun yazmalı diyorum, gidiyorum. :)
22 Ekim 2008 Çarşamba
YETTİM GARİ (YOKSA YETEMEDİM Mİ ?)
Efendimmmmm bir süredir buradayım, hafta sonu dahil olmak üzere hafta içi akşam 19:30 a kadar çalışıyorum, yoruluyormuyum evet ama çocuklar için herşeye değer, okulumuz bazı sebeplerden ötürü geç açıldı ve ben bu süreçte yeni gelen çalışma arkadaşlarıma yardımcı olmak üzere bir süre daha buradayım, daha sonra kendi işime dönücem.
Eve geç gidiyorum bu sebeple bilgisayarı bile açmak içimden gelmiyor, kaldı ki evide bilimum tozlar, saçlar, tüyler böle kıl kıpırlar götürüyorlar, şimdilik pek müdahale edecek dermanım yok anca yemek yapıp mutfağı toparlayabiliyorum, daha kışlık yazlık işini bile yapamadım en çokta bu canımı sıkıyor, her şey karıştı lakin kocam için evin pekde vahim hali yokmuşmuşşş hade ordan işlerine gelmiyor nasılsa yapan var bi şekilde, ne zaman akıllarına geldiki lavaboların ovulması tuvaletin dezenfekte edilmesi yatağın toplanması dimi dimi dimi, onlar anca yemek yeyip tv karşısına geçsinler, büyük konuşmıyım ama ilerde bi çocum olursa ve de erkek olursa e bende de sabır olursa bir evde ne yapılması gerekiyorsa öğretmeye gayret edicem karısı olacak hanımın kulağımı çınlatmaması için (çok mu hayalperestim neyim, ay ben neyim yaaaaa)
"Şu dünyadaki en mutlu kişi mutluluk verendir" gibi bir sürü şarkı dinliyorum okulda sabahtan akşama artık evde bile sanki bu şarkılar çalıyor habire ve ben tv yi kasıp acaba cidden çalıyormu diye kontrollerdeyim, beynimde hep aynı şarkılar allam ya aklıma sahip olmamı sağla nolursun ya.
Neyse çıkmalıyım şimdi, ama sindire sindire okumak ve yorum yapmak istediğim bi dünya blog var, burda internete de gire fırsatım pek yok, az daha müsade bana, görüşmek üzere mutlu huzurlu yarınlarda inşallah:)
23 Eylül 2008 Salı
ÇOK AYIP ÇOK (SENİ İHMALKAR SENİİİİ)
Yine yoktum uzun zamandır, lakin yapılması gerekenleri -ki bunlar daha çok benim manevi sağlığım açısından önem arzeden durumlardı- hale yola koyma çabası içerisindeydik, şükür yoluna giriyor yavaş yavaş her zaman olduğu gibi zamanla acele etmeden.
Bunların dışında 5 Eylül-14 Eylül arası izne ayrılmıştım 1 haftalığına, e artık dinlenme vaktiydi benim için, kocam yeni bir işe girdiğinden malesef ben tek başıma yaptım tatil işini gerçi gittiğim yer de malum annemler. Aman bir iyi geldi sormayın onlarla birlikte kalmak, evden dışarı adım atmadım desem yeridir.
Sadece bir gün iftar için Elçin'e gittik, gerçi bloguna yazmış "hiç bişey anlamadım gelmelerinden" diye, haklı bizde bişi anlamadık, sebebi ise kocam inanılmaz yoğun çalışıyor gecesi-gündüzü birbirine karışmış durumda, tam izah edersem eğer 3 haftadır toplamda 5-6 gün ya görüştük ya görüşmedik, ben annemlerdeyken 2 gün izin ayarlamış zorla, atladı geldi yanıma böyle olunca abimlere iftara gitmeden olmazdı olmazdı da biraz acele oldu napalım seneye inşallah daha zamana yayarak bir araya geliriz.
Bu arada hazır annemdeyim sağolsun elleri dert görmesin annem boş dururmu yediğim önümde yemediğim ardımdaydı, valla ne yalan diyim pek memnun kaldım tabi onlarda benim yanlarında olmamdan memnundular.
Annecim canımım içi her bişeyi yapmış kış için; tarhana , dolaba koymak için bezelye, bamya, közlenmiş kırmızı biber, kızartılmış patlıcan, konserve fasulye, domates suyu, melemen, salça, reçeller ooo bi dünya şey, hazırlıklar tamam kısaca, bu haftada bayram için yengemle birlikte 4 sini baklava ve 3 sini büzme tatlı yaptılar pişirdiler ve arefe gününü bekliyorlar şerbet için, ama 7 tepside bizim değil ayol 4 kişiye yapılmış yani. Heee bu arada yaptıklarından bana ve abimede hazırlamış elleri dert görmesin.
Kısmetse bende bu Cuma akşam gidicem yine yanlarına tabi 9 günlük tatil bizi de kapsarsa (kapsasın kapsasın nolurrrr) arefe günü zeytinyağlı yaprak dolması yaparız baklava yanında ikram etmek için, bayram sabahı erkenden de annem kalkar ve kahvaltıda yemek için lokum yapar fırın hamurundan bol cevizli ve baharlı ımmmhhhh kahvaltı tam bir şölen olur zaten, bayram namazından gelenler otururlar hemen sofraya gırgır muhabbet şamata geçer işte bir bayram daha, ama ne yalan diyim çocukluğumun bayramları daha güzeldi daha anlamlıydı.
Eskiden annem giderdi annesinin yanına bayramdan önce hazırlıklara yardıma şimdi sıra bende ben gidiyorum yardıma kaldı ki annem -daha öncede söylemiştim okuyanlar bilir- biraz acelecidir, titizdir, heyecanlıdır, işler yapılsın bitsin ister hemen, tez canlıdır, yani bana pek bir iş bırakacağını sanmıyorum.
Kısaca bu bayramı iple çekiyorum umarım sizlerinde bayramı beklediğinize değecek kadar güzel ve huzurlu geçer. Öpüyorum hepinizi, görüşmek üzere ve rabbim çok bayramlara yetiştirsin inşallah.
15 Ağustos 2008 Cuma
PİANO PİANO BACAKSIZ
Bir önceki postta haliyeti ruhiyetimin ne kadar diplerde olduğunu biliyorsunuz, daha fazla vurgun yememek için önlemler almaya başladık, başladık diyorum çünkü kocam bana bu konuda oldukça çok destek olmaya başladı ve ikimiz içinde daha iyi olması adına düştük yollara, belki zor bi süreç olacak belki kolay, şu an pek kestiremiyorum ama iyi olmak için çok çaba sarfedeceğimizi biliyorum.
Bu sebeptendir ki pek fazla yazmak içimden gelmiyor, yazmak iyi gelir aslında diyenleriniz olacaktır mutlaka ama nafile kilitleniyorum yazmaya sıra gelince ve çıkıyorum hemen blogtan. Ama sizleri takipteyim sürekli ve yeni bloglar keşfettim bi dolu, en kısa zamanda da linkleri yenilemeli,
Şimdilik hoşçakalınız, esen kalınız, güzel kalınız, güneşte fazla kalmayınız.
Kendime Not: PİANO PİANO EMRE PİANO PİANO